
O
Obezite: Şişmanlık.
Obliterasyon: Vücuttaki boşlukların tıkanması.
Observasyon: Müşahade.
Obsesyon: Daimi endişe, fikri sabit, nöroz.
Obstetri: Doğum bilgisi.
Obstrüksiyon: Tıkanma, engel.
Ocellus: Bazı omurgasızlarda ve diğer basit yapılı organizmalarda görülen, mercek de taşıyabilen basit göz, nokta göz.
Odun boruları: Bitkilerde çeşitli hücre tiplerinden oluşan, su iletimi ve destek görevini yapan doku. Ksilem.
Odiogram: Kulağın işitme gücünün kaydıdır, odiometri cihazı ile ölçülür.
Odontoid: Diş şeklinde.
Oftalmik: Göze ait.
Oftalmoloji: Göz ve göz hastalıkları ile uğraşan bilim dalı.
Oftalmolojist: Göz hastalıkları uzmanı, göz mütehassısı.
Oftalmopleji: Göze ait sinirlerin felci sonucu göz kapağının düşmesi ve gözün hareket edememesi ile birlikte oluşan tablo.
Oftalmoskop: Göz içi muayenesinde kullanılan bir alet.
Oftalmoskopi: Oftalmoskop ile gözün içinin muayene edilmesi.
Oftalmotonometri: Göz içi basıncın ölçülmesi.
Okkult: Gizli, kapalı.
Oklude: Kapalı, tıkalı.
Oksiput: Başın arka kısmı.
Okulomotoryus: Gözü hareket ettiren sinirlerden birisidir.
Oküler: Göze ait.
Oksidasyon (Yükseltgenme): Elektronların bir atom ya da molekülden ayrılmasını sağlayan kimyasal tepkime.
Oksin: Bitkide büyüme, gelişme hormonu.
Oksotrof: Ana ve babanın genlerinde bulunmasına karşın kendi büyümesi için gerekli molekülü sentezleyemeyen mutant mikroorganizma.
Olekranon: Dirsekteki çıkıntı.
Olfaktoryus: Koku siniri.
Oligo: Geri, küçük.
Oligodendroglioma: Sinir sistemi destek dokusuna ait, özellikle beyincikte görülen kötü huylu tümör.
Oligospermi: Menide spermatozoitlerin normalden az oluşu.
Oligüri: İdrarın normalden az çıkartılması.
Omentum: Karın içerisinde, bağırsakları örten oluşum.
Omurilik: Omurga içerisinden geçen sinirsel doku.
Omnivor: Hem bitkisel hem de hayvansal besinler ile beslenebilen canlılar.
Onanizm: Genital organlar ile oynayarak kendi kendine tatmin.
Onkoloji: Tümöral oluşumlarla ilgili bilim dalı.
Opak: Donuk, şeffaf olmayan.
Operabl: Ameliyat edilebilir, ameliyat edilmekle halen bir şansı olan.
Operasyon: Cerrahi müdahale, ameliyat.
Opiat: Afyonlu ilaç, uyuşturucu.
Opistotonus: Bazı hastalıklarda vücudun ekstansör kaslarının gerilmesi sonucu gövdenin yay biçimi alarak kasılmış hali.
Osteofit: Kemiklerde patolojik olarak oluşan çıkıntı şeklindeki oluşumlar.
Osteogenesis: Kemik oluşumu, kemiklerin gelişimi.
Osteogenesis imperfekta: Kemiklerin kolayca kırılacak şekilde gevrek oluşu ile karakterize kalıtsal nitelik gösteren hastalık.
Osteoid: Kemik gibi, kemiğimsi.
Osteojenik: Kemik yapıcı.
Osteoliz: Kemiğin çürümesi, nekrozu, erimesi.
Osteomalasi: Kemiklerin yumuşaması ile karakterize bir hastalık.
Osteomiyelit: Kemik iltihabı.
Osteoplasti: Kusurlu kemiği düzeltme veya sağlam kemikle değiştirme ameliyatı.
Oogami: Genellikle büyük hareketsiz dişi gamet ile küçük ve hareketli erkek gametin birleşmesi.
Oogenez: yumurtanın meydana gelmesi olayı.
Oosfer: Yumurta hücresi, dişi gamet.
Oosit: Dişi eşey organında eşey hücrelerinin oluşması sırasında oogonyumdan değişen ve iki mayoz bölünmesi geçirecek olan dayanıklı yapıdaki yumurta hücresi.
Oospor: Oomiset mantarlarda, alglerde ve protozoonlarda döllenmiş oosferde gelişen kalın duvarlı zigot.
Operatör gen: Bakteri yada virüs genomunda repressör (baskılayıcı) proteini bağlayan ve yanındaki genin transkripsiyonunu kontrol eden gen.
Organel: Hücrenin içerisinde bulunan ve her biri farklı görevlerden sorumlu olan, daha küçük alt birimler. Çekirdek, mitokondri ve kloroplastlar gibi.
Organik madde: Doğal olarak bulunmayıp canlı organizmalar tarafından sentezlenen maddeler.
Organogenez: Embriyo tabakalarından organların meydana gelmesi.
Osein: Kemik dokunun ara maddesi.
Osteosit: Kemik dokuyu oluşturan kemik hücreleri.
Osmoregülasyon: Bazı sucul organizmaların, vücutlarının osmotik basıncını, yaşadıkları ortamın osmotik basıncına bağlı olmadan ayarlamaları.
Osmoz: Suyun yoğunluğunun çok olduğu yerden az olduğu yere doğru, yarı geçirgen zardan geçmesi.
Ototrof: Işık enerjisi veya kimyasal enerji kullanarak, inorganik maddelerden kendi organik besinini üretebilen canlılar (kendibeslek).
Otolit: Kulak taşı.
Ovaryum: Dişi eşey organı, yumurtalık.
Ovidukt: Yumurtaları, yumurtalıktan dışarı taşıyan kanal, yumurta kanalı.
Ovipar: Yumurtasını vücut dışına bırakarak çoğalan.
Ovipozitor: Yumurtaları yerleştirmeye yarayan yapı, yumurtlama borusu.
Ovovivipar: Bir plasenta oluşumuyla anne-yavru arasında bağlantı olmaksızın, yumurtası vücut içinde gelişen ve yavruyu yumurtadan çıktıktan sonra vücut dışına bırakan, yalancı doğum yapan.
Ovoblast: Yumurtanın geliştiği hücre, yumurta hücresi.
Ovülasyon: Dişilerde yumurtalıklardan ovumun (yumurtanın) atılmasıdır.
Ovül: Tohumlu bitkilerde, döllenmeden sonra tohumu meydana getiren yapı.
Ödem: Vücutta anormal miktarda su toplanmasıdır.
Östaki borusu: Orta kulakla nazofarenksi birleştiren, atmosfer basıncı ile orta kulak içi basıncı dengeleyen yola verilen isimdir.
Östrojen: Yumurtalıklardan salgılanan ve insanlarda sekonder cinsel karakterlerin gelişmesini sağlayan hormondur.
Ökaryot: Zar ile çevrili gerçek organelleri bulunan hücrelerdir.
Ötenazi: Ölüm hakkı.
Özümleme: Canlı organizmanın, dışarıdan aldığı besin maddelerini parçalayıp yeniden kendine özgü maddelere dönüştürmesi.
Özefagus: Yemek borusuna verilen isimdir, yutak ile mideyi birleştirir.
Özüt: Bir doku örneğinin parçalanmış hali.